“Tanımlar” başlıklı KTK m. 3’de İşleten kavramı; “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendi-sine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” yönündeki tanımı ile aracın salt kiralanması değil, aracın uzun süreli kiralanması halinde işleten sıfatına haiz olunacağı ifadesine yer vermiştir.
Verilen tanımdan yola çıkacak olursak aracın kısa süreli kiralanması halinde işleten sıfatı değişmeyecektir. Diğer bir ifade ile aracın kısa süreli kiralanması halinde işleten sıfatı aracı kiralayan kişiye ait olacaktır. Ancak aracın uzun süreli kiralanması halinde madde metnindeki tanım devreye girecek ve artık aracı kiralayan kişi yani kiracı, işleten sıfatının sahibi olarak aracın yol açtığı zararlardan sanki araç sahibi gibi sorumlu olacaktır.
Madde metninde yada diğer mevzuatlarda uzun süre kiralamanın ne kadar süreyi kapsadığına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmış değildir. Yine ne Yargıtay kararlarında ne de doktrinde belirli bir süre öngörülmüş değildir.[1] Ancak bazı görüşlere göre üç gün ya da daha uzun süreli araç kiralama sözleşmeleri uzun süreli sayılacakken[2], bazı görüşlere göre ise bir ay ya da daha uzun süreli aracın kiralanması gerekmektedir.[3]
Yargıtay tarafından oluşturulan içtihatlarda bu sürenin ne kadar olabileceği hususu tartışılmış ancak her olayın kendine özgü kıstaslarının olması nedeniyle belirli bir süre belirlenememiştir. Ancak Yargıtay’ın artık yerleşmiş uygulamalarına göre araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma ilkeleri göz önünde tutularak her somut olaya göre işletenin kim olduğunun değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
İşleten Sıfatı belirlenirken “Araç Üzerindeki Fiili Hakimiyet ve Ekonomik Yararlanma” Unsurlarına bakılacaktır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/945 E., 2016/4769 K., 14.4.2016 T. Kararında; “Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır.
Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.”
Görüleceği üzere daha önce de değinildiği üzere Yüksek Mahkeme belirli bir tam sayı vermek yerine, tamamen fiili hakimiyet ve iktisadi yarar kıstaslarına atıf yapmak suretiyle değerlendirmenin yapılabileceğine vurgu yapmıştır.
Belirlenen kıstaslar dahilinde kimi zaman on gün için aracın kiralanması, uzun süreli kiralama olarak kabul etmekte, kimi zaman ise otuz gün aracın kiralanması halinde olayın kendine özgü durum ve koşullarına göre kiralama süresi kısa sayılmaktadır.
Uygulamada ve mahkemelere konu davalarda sıklıkla karşılaşıldığı üzere kira sözleşmesinin adi yazılı ya da sözlü yapılmış olması halinde, akdedilen kira sözleşmenin süresi, uzun bir süre olarak kararlaştırılmış olsa bile Yargıtay, yapılan sözleşmenin sırf üçüncü kişileri zarara uğratmak kastıyla sonradan yapılabileceğini düşünerek kararlarında, dava aşamasında toplanacak diğer delillerle beraber kira sözleşmesinin gerçekten var olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Yazılı kira sözleşmesinin varlığı halinde ayrıca kira sözleşmesini destekleyici deliller ile işleten sıfatının belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/4368 E. 2015/11790 K. 9.11.2015 T. Kararında; “Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şartı aranmakta ise de sözleşmenin noter aracılığıyla yapılması şartı aranmamaktadır.
Somut olayda, aracın kayden maliki davalı N.. Motorlu Araç Tic. Ltd. Şti. olup, davalı, aracın kazadan önce dava dışı… İnş. San. ve Tic. Aş.’a uzun süreli kiralanmış olduğunu savunmuş ve buna ilişkin olarak kira sözleşmesini delil olarak ibraz etmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, davalı ile dava dışı … İnş. San. ve Tic. Aş. arasındaki kiralama sözleşmesi dikkate alınarak, taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediğinin, gerektiğinde davalı malik ve kiracının ticari defter ve kayıtlan üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”[4]
Yönündeki kararda da açıkça belirtildiği üzere mevzuatımızda kira sözleşmesinin noterde yapılması gerektiğine ilişkin herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir. Hatta sözlü yapılan kira sözleşmeleri bile geçerli kabul edilmiştir. Ancak Yargıtay, zarar gören üçüncü kişinin aldatılmaması için yapılacak uzun süreli araç kira sözleşmelerinin noter aracılığıyla yapılması gerektiğini belirtmiştir. Ancak yazılı bile olsa kira sözleşmelerin varlığı halinde bu sözleşenin göz ardı edilemeyeceğini, diğer yan deliller ile beraber kiralama olgusunun varlığının araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Bu haliyle diğer yazılı deliller ile beraber desteklenmesi halinde yazılı, hatta sözlü kira sözleşmelerinde dahi işleten sıfatının değişeceği izahtan varestedir.
Örnek vermek gerekirse, A firmasına ait bir aracın, trafik kazası neticesinde bir kişinin yaralanmasına neden olduğunu varsaydığımız bir olayda A firması, eğer geçmişe yönelik paravan bir şirket ile kazaya karışan aracın kiralanması hususunda kira sözleşmesi imzalar ise yaralanan kişi, artık işleten olarak gözüken paravan şirkete dava açabilecektir. Bu durumda yaralanan kişinin zararını tahsil etmesi mümkün olmayacaktır. Belirtilen hileli sözleşmenin önüne geçmek isteyen Yüksek Mahkeme, her ne kadar uygulamada yazılı adi kira sözleşmesini geçersiz saymasa da, imzalanan adi kira sözleşmesinin yanında, kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediğinin, gerektiğinde kiraya veren ve kiracının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin, fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan deliller ile desteklenmesi halinde adi yazılı kira sözleşmesine itibar etmektedir.
Önemle belirtmek gerekir ki, uygulamada sadece şirketler değil, gerçek kişiler de araçlarını kiraya vermektedir. Bu durumda vergi kaydı ve ticari defteri olmayan gerçek kişi için yukarıda öngörülen incelemenin yapılması mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla belirtilen durumda mahkemelerce, aracın kiralık olarak verildiği süre içerisinde; araç vergisinin kim tarafından ödendiği, sigorta poliçelerinin kim tarafından yaptırıldığı ve ödendiği, trafik cezalarının kimlere kesildiği ve kimler tarafından ödendiği, verilen kiralık araca karşı alınan ödemenin nasıl yapıldığı, araç teslim tutanağı ve benzeri olgular incelenerek gerekirse tanık beyanları ile karar vermelidir.
Finansal kiralama şirketleri ise uygulamada araçlarını noter aracılığıyla kiraladıklarından dolayı her halde işleten sıfatı finansal kiralama şirketine değil, aracı kiralayan kişi yada şirketlere ait olacaktır. Ancak noter kanalıyla araç kiralansa bile kiracı aracı hiç teslim almamış ise bu durumda aracın işleten sıfatı her halde aracı elinde bulunduran kiralayanda olacaktır.
Tüm bu belirtilen hususların varlığı hiçbir halde trafik sigorta poliçesinin geçerliliğini etkilememektedir. Ancak poliçede, aracın kiralanması halinde muafiyet uygulanabileceğine dair sigortacı tarafından kayıt konulabilecektir. Bu durumda zarar görenin zararı, varsa muafiyet kaydı göz önüne alınarak sigortacı tarafından ödenmesi gerekecektir.
[1] Tartışmalar için bkz AŞÇIOĞLU: Trafik Kazalarından Doğan Hukuk ve Ceza Sorumlulukları, 2008, sh. 15 vd.
[2] Tartışmalar için bkz EREN: s.682, BOLATOĞLU: s 73.
[3] Tartışmalar için bkz KELLER: s. 238.
[4] Aynı yönde kararlar için bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/5306 E., 2016/7131 K., 13.6.2016 T., Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/1421 E., 2015/11927 K., 10.11.2015 T.
TAG; Uzun Süreli Araç Kiralama İşleten