Bu yazımızda karayolu motorsuz – motorlu araçlar kavramını inceleyerek, dorse ve römorkların neden olduğu kazalardaki sorumlulara göz atacağız.
İÇİNDEKİLER
MOTORSUZ – MOTORLU ARAÇLAR NEDİR?
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi; “İşletenlerin, bu kanunun 85. Maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır” Düzenlemesine yer vermiştir.
Madde hükmü uyarınca işletenin, KTK m. 85 uyarınca sorumlu olduğu tehlike sorumluluğunun Sigorta Şirketi tarafından üstlenilmesi için Zorunlu Trafik Sigortası yapması gerektiği vurgulanmıştır.
Aynı yasanın 85/1’inci maddesi; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Hükmüne yer verilerek işletenin veya araç sahibinin tehlike sorumluluğu gereğince kazadan sorumluluğunun doğabilmesi için kazaya karışan aracın “Motorlu Araçlar” dan olması gerektiği belirtilmiştir.
KTK’nın 3’üncü maddesi “Taşıt” kavramına yer vererek motorlu taşıt ve motorsuz taşıt ayrımını verilen tanımda ayırmıştır. Buna göre; “Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlardır. Bunlardan makine gücü ile yürütülenlere “motorlu taşıt” insan ve hayvan gücü ile yürütülenlere “motorsuz taşıt” denir.” Yönündeki düzenleme ile insan ve hayvan gücü dışında motorla yürütülen araçlar, “Motorlu Araçlar” sınıfında tanımlanmıştır.
Doktrinde ise benzer bir tanım ile motor gücü ile yürütülen ve karayollarında kullanılabilen araçlar, motorlu araçlar sınıfında olarak tanımlanmıştır.[1]
Buna göre; yine KTK 3. Maddesi kapsamındaki tanımlarda;
- Otomobil,
- Kamyonet,
- Kamyon,
- Otobüs,
- Arazi Taşıtı,
- Kamp Taşıtı,
- Motosiklet,
- Motorlu Bisiklet (Moped)
- Minibüs,
- Çekici
Motorlu araçlar olarak tanımlanmıştır. Ayrıca tanımlarda yer almayan ancak tanım kapsamında farklı isim ile adlandırılan “traktör, iş makineleri, polis araçları, itfaiye, ambulans, toplu taşıma araçları, diğer kamu kurumlarınca işletilen araçlar ve cenaze araçları v.b.” motorlu araçlar dandır.
BİSİKLET VE SCOOTER MOTORLU ARAÇLAR MIDIR?
“Bisiklet ve elektrikli bisiklet ve Elektrikli scooter (e-skuter) ” ise motorsuz araçlar dandır. Ancak burada ayrı bir parantez açmakta fayda vardır. Yasal düzenlemelere göre bir bisikletin yada skuterin motorsuz araçlar sınıfında sayılabilmesi için elektrik gücüyle ulaşabilen maksimum hızının 25 km/saat olması gerekmektedir. Dolayısıyla elektrik ile çalışan herhangi bir aracın, elektrik gücüyle 25 km/saat hızını geçmesi halinde bu araçlar motorlu araçlar kavramı içerisinde yer alacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus aracın maksimum hızının 25 km/saat değil, elektrik gücüyle ulaştığı maksimum hızının 25 km/saat olmasıdır. Örneğin yokuş aşağı giden bir elektrikli bisiklet, 25 km/saat hızına ulaştıktan sonra elektrik gücünü otomatik olarak kesiyorsa ve bisiklet, 50 km/saat hızına ulaşmışsa bu durumda yine söz konusu bisiklet motorsuz araçlar sınıfı içerisinde yer alacaktır.
DORSE VE RÖMORKLARIN NEDEN OLDUĞU KAZALAR
Diğer taraftan “Römork, Yarı Römork, Hafif Römork, Dorse” de motorsuz araçlar olarak tanımlanmıştır. Ancak kendi motor gücü olmayan belirtilen tanımdaki römorklar ve dorse, bir çekici vasıtasıyla karayolunda hareket ettiğinden dolayı römorku veya dorseyi çeken motorlu araçlar ın zorunlu trafik sigortasına tabi olacaktır. Nitekim KTK 102. Maddesinde “Çekicinin sorumluluk sigortası, çekiciyi işletenin, römorkun sebep olduğu zarardan dolayı sorumluluğunu da kapsar” hükmü uyarınca çekilen dorse yada römorkun neden olduğu zararlardan dolayı dorse yada römorku çeken tır, traktör, kamyon ve benzeri aracın trafik sigortasına gidilerek zarar tazmin edilebilecektir.
Her türlü motorsuz araçlar a ilişkin sorumluluk KTK m. 103 gereğince genel hükümlere tabi tutulması gerekecektir. Bu sebeple kural olarak KZMSS’den yararlanması mümkün değildir.[2]
Burada değinilmesi gereken diğer bir husus KTK m. 103 düzenlemesi nedeniyle genel hükümlere tabi olma düzenlemesinin ne gibi farklı hukuki durumlara yol açacağıdır. Aşağıda örneklerle ve Yargıtay kararları ile konuyu açıklığa kavuşturacağız.
KONUYLA İLGİLİ ÖRNEKLER
Örn; Bisikletin bir araçla yada bir yaya ile çarpışması durumunda zarar gören araç yada yayanın kimlere karşı hangi hukuki gerekçeler ile dava açabilecektir?
Olayımızda kusurlu kişinin bisiklet sürücüsü olduğunu varsayarsak, zarar gören araç sahibi yada yaralanan yaya, sadece bisikletin sürücüsüne karşı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen haksız fiil hükümlerine karşı dava açabilecektir. Bunun dışında tehlike sorumluluğu olmayan bisikletin sahibine karşı yada kazaya neden olan bisikletin trafik sigortasının bulunması mümkün olmaması karşısında Güvence Hesabına karşı dava açılması mümkün değildir.
Örn; Bir tırın, arkasında bulunan römork ile beraber trafikte seyir halindeyken, römorka çarpan bir aracın sürücüsünün vefat ettiği bir olayda; kusurlu kişinin tır sürücüsü “S” olduğunu, Tırın sahibinin “T” olduğunu, römorkun sahibinin “R” olduğunu ve tırın trafik sigortacısının “A” olduğunu düşünelim. Bu durumda vefat eden araç sürücünün geride kalan hak sahipleri kimlere karşı hangi hükümler uyarınca dava açabilecektir?
Bu durumda hak sahipleri destekten yoksun kalma tazminatı dahil diğer tazminat taleplerini, haksız fiil hükümlerine göre “S” ye, KTK m. 102/1 uyarınca tehlike sorumluluğu hükümlerine göre “T” ye ve KTK m. 102/2 uyarınca “A” ya karşı dava açabilecektir. Bunun dışında sorumluluğu genel hükümlere tabi olan ve tehlike sorumluluğu bulunmayan “R” ye karşı dava açılamayacaktır.
Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2011/4478 E., 2012/2227 K. ve 15/02/2012 tarihli kararında;
“Davacılar, davalı …’nın kullandığı dorseli tırın ters yöne doğru U dönüşü yaparken, destekleri …’ın otomobiliyle dorsenin sağ arka tekerine çarpması sonucu ölümüne neden olduğunu belirterek; defin giderleri, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.
…….
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 102. maddesine göre; ” Bir römorkun veya yarı römorkun veya çekilen bir aracın sebep olduğu zarardan dolayı, çekicinin işleteni, motorlu aracı işletenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere göre sorumlu tutulur. Çekilen araçla ilgili olarak sorumluluk genel hükümlere tabidir.” Bu düzenlemeye göre; römorkun maliki hakkında davanın reddi gerekirken, sorumlu tutulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.”
Örn; Yolun ortasında park edilmiş bir kum yüklü dorseye çarpan araç sürücünün vefat ettiği varsayımında; vefat eden sürücünün geride kalan hak sahipleri kime karşı dava açacaktır.
Olayımızda işletilme halinde olan bir motorlu araçlar a bağlı bir dorse olmaması karşısında geride kalan hak sahipleri, dorsenin sahibine, işletilme halinde olmadığından dolayı dorseyi parkeden tırın sahibine ve tırın trafik sigortacısına, parkeden tır bulunamaz ise yine Güvende Hesabına karşı dava açamayacaktır. Sadece bulunabilirse dorseyi parkeden tır sürücüsüne karşı haksız fiil hükümlerine göre dava açılabilecektir.
Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/14179 E., 2019/6309 K. ve 20/05/2019 tarihli kararında;
“Somut olayda; çift taraflı kazaya karışan ve sigortası bulunmayan römorkun, traktöre bağlı olmaksızın taşıt yolu üzerinde park edildiği, işletilme halinde olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, römorkun neden olduğu zarar zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamında olmadığından, sigortasız araçlarda zmms yerine geçen davacı … Hesabının da zarardan sorumlu olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi isabetli olmamıştır.”
Diğer taraftan araçların, motorlu araçlar sınıfında kabul edilebilmesi için araçların kendi motor gücüyle ve toprak üzerinde hareket etmesi gerekecektir. İş makineleri de kendi motacenteor gücüyle karayolunda hareket etmek şartıyla KTK kapsamına girer.[3] Toprak üzerinde hareket edemeyen gemi, uçak, helikopter gibi taşıtlar kanun kapsamında sayılan motorlu araçlar dan değildir.[4] Bir uçağın, karayoluna zorunlu iniş yapması veya uçağın herhangi bir sebeple pistten çıkarak ya da karayoluna iniş yapması durumunda da Karayolları Trafik Kanunu’nun da sayılan motorlu araçlar dan olması mümkün değildir. Çünkü bir uçağın karada gitme amacı bulunmamaktadır. Buna karşılık, hem denizde hem de karada hareket eden motorlu araçlar, karayolundayken Karayolları Trafik Kanunu kapsamındadır.[5] Aracın motor gücü ile hareket etmesi gerekeceğinden el arabası, bisiklet, fayton gibi insan, hayvan, rüzgar gücüyle hareket eden araçlar motorlu araçlar sınıfına girmez.[6]
TRAMVAY VE METROBÜS MOTORLU ARAÇ MIDIR?
Gelişen teknoloji ile beraber tramvay ve metrobüs gibi taşıtlar hayatımıza girmiştir. Söz konusu motorlu araçlar ın karayolu üzerinde seyir halinde olması nedeniyle kanun kapsamında sayılan motorlu araçlar dan olacağını düşünmekteyiz. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi, önüne gelen bir davada, tramvayın neden olduğu bir kazada, yargı yerinin, adli yargı olacağına hükmederek[7], tramvayın, 2918 sk. kapsamındaki motorlu araçlar dan olacağına işaret etmiştir.
Arb. Av. Seyyid Hasan ÖZTÜRK
———————————————————————————————————————————————————————————————————————————-
[1] YILMAZ: s. 29; BOLATOĞLU, Boat: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 37.
[2] KILIÇOĞLU, Ahmet: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Ankara 2011, s.277; YILMAZ, Hamdi: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuksal Sorumluluğu, İstanbul 2014, s.28.
[3] EREN: s. 641.
[4] BOLATOĞLU, Boat: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 38.
[5] BOLATOĞLU: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 39.
[6] BOLATOĞLU: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 37 vd.
[7] Uyuşmazlık Mah., 2003/48 E., 2003/52 K., 16.6.2003 T.