Muhdesatın Ortaklığın Giderilmesiyle Satılması

Muhdesatın ortaklığın giderilmesiyle satılması halinde muhdesatı satılan paydaş yada üçüncü kişi, satıştan pay alan ve sebepsiz zenginleşen paydaşlara karşı sebepsiz zenginleşme gerekçesiyle dava açma hakkına sahiptir. Bu durumda mahkemece, sebepsiz zenginleşmenin meydana geldiği satış tarihi esas alınarak taşınmazın, davacıya ait muhdesat olmaksızın hesaplanacak satış değeri ile davacıya ait muhdesatla beraber çıkacak taşınmaz değeri arasındaki farkın hesaplanması gerekir.

Sebepsiz zenginleşmenin, muhdesatın yapıldığı tarih esas alınarak hesaplanması gerektiği ileri sürülebilirse de Yargıtay Büyük Genel Kurul 1990/1 E. 1991/1 K. K.T.: 22.02.1991 kararı ile içtihatlar birleştirilmiş ve Muhdesatın ortaklığın giderilmesiyle satılması halinde sebepsiz zenginleşmenin muhdesatın yapıldığı tarihteki harcanan parayla sınırlı bulunmadığına hükmedilmiştir.

Yargıtay kararlarına göre paydaş olmayan muhdesat sahipleri, ortaklığın giderilmesi davasına taraf olamamakla beraber Muhdesatın ortaklığın giderilmesiyle satılması halinde satıştan da pay alamazlar. Konu ile ilgili detaylı Yargıtay kararı için tıklayınız.

 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/1813 E., 2021/2453 K.

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz, davalı… Turizm İşletmeciliği ve Tic. A.Ş vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 09/03/2021 tarihinde davacılar vekili Av. … ile davalılardan… Turizm A.Ş vekili Av…. ve diğer davalı … vekili Av. … geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacılar; tarla niteliğinde kayıtlı bulunan dava konusu taşınmazın önceki maliki ile aralarında düzenlenen harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, anılan taşınmazın 500’er metrekaresini satın aldıklarını, taşınmaz üzerine bina inşa ettiklerini; taşınmazı sonradan satın alan davalıların taşınmaza paydaş olarak malik olduklarını,açtıkları dava sonucunda ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiğini, taşınmazda hak sahibi olduklarının davalılarca da bilindiğini, taşınmazın satış işlemlerine devam edildiğini ileri sürerek; davalılar adına kayıtlı taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini talep etmişler; 17/06/2015 tarihli ıslah dilekçeleri ile dava dilekçesini tamamen ıslah ederek, taşınmazın ihale yoluyla 715.000 TL’ye üçüncü kişiye satıldığı, taraflarınca inşa edilen muhdesatların bedelinin de satış bedeli içerisinde davalılara ödendiği, davalıların sebepsiz zenginleştiklerinden bahisle, muhdesat bedeli olarak belirlenen 114.580 TL’nin davalılardan taşınmazdaki payları oranında tahsilini istemişlerdir.

Davalılar ; kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, harici satışın geçersiz olduğunu, tapulu taşınmazların zilyetlik yoluyla iktisap edilemeyeceğini savunarak; davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; davaya konu taşınmaza dair satış dosyasında düzenlenen 23/02/2013 tarihli kıymet takdir raporu dikkate alındığında, kıymet takdir raporunda belirtilen A ve B nolu binaların davacı … tarafından , diğer C nolu binanın ve marangoz atölyesinin de davacı … tarafından yapıldığı, taşınmazın bahse konu muhdesatlar ile birlikte ihale yoluyla satıldığı, muhdesat bedellerinin de hisseleri oranında davalılara ödendiği, davalıların sebepsiz zenginleştikleri gerekçesiyle; davanın kabulüne, kıymet takdir raporunda A ve B nolu binaların muhdesat bedeli olarak belirlenen 36.639,12 TL’nin davalılardan tahsili ile davacı …’a; C nolu binanın ve marangoz atölyesinin muhdesat bedeli olarak belirlenen 77.845,30 TL’nin ise davalılardan tahsili ile davacı …’a verilmesine dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairece verilen 04/12/2018 tarihli ve 2016/19861 E. – 2018/12317 K. sayılı kararla;

(…Bu durumda, sebepsiz zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktar, muhdesatların satış tarihinde taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranında olmalıdır. Yani taşınmazın davacılara ait muhdesatlar yapılmamış olsa idi kaç liraya satılabileceği bilirkişiye tespit ettirilmeli, bilirkişinin bildireceği değerle muhdesatlar dahil belirlenen değer birbirine oranlanmalı , bu oranın davalılara ödenen satış bedeline uygulanması suretiyle elde edilecek fark bedel kadar davalıların muhdesatlar nedeniyle zenginleştiği kabul edilmelidir. Başka bir deyişle, davacılara ait muhdesatların satış bedelinden davalılara ödenmiş olan paradan yukarıda açıklanan orantı ile bulunacak kısım kadar davalılar haksız zenginleşmiş sayılır. Aynı şekilde, satış sonucu davacıların yaptırdığı muhdesatların ellerinden çıkması ile mameleklerinde bir azalma olacağı da kesindir.

O halde, mahkemece; yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda uzman bilirkişiden rapor aldırılması ve her bir davalının zenginleştiği tutar tespit edilerek tahsiline karar verilmesi gerekirken, satış aşamasında alınan kıymet takdir raporundaki verileri esas alan bilirkişi raporunun hükme esas alınması, ayrıca her bir davacı için belirlenen bedelden davalılar müteselsilen sorumluymuş gibi hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece; 02/10/2019 tarihli bilirkişi ek raporu hükme esas alınarak; davanın kısmen kabulüne, 114.482,54 TL’nin davalılardan ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ½ oranında tahsili ile 36.638,52 TL’nin davacı …’a , 77.844,02 TL’nin ise …’a verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.)

Mahkemece uyulan bozma ilamında; sebepsiz zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktarın, taşınmazın satış tarihi olan 14/03/2014 tarihindeki muhdesatlı değerinin muhdesatsız değerine oranlanması ve bu oranın davalılara ödenen satış bedeline uygulanması sonucu belirlenen bedel olacağı açıkça ifade edilmesine rağmen; bozma sonrası alınan 02/10/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda, taşınmazın satış dosyasında alınan ve davalı tarafça da itiraza uğrayan 23/02/2013 tarihli kıymet takdir raporundaki bedeller esas alınarak hesaplamanın yapıldığı, davalıların usuli kazanılmış haklarının ihlal edildiği, eş söyleyişle uyulan bozma ilamının gereğinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, mahkemece; sebepsiz zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktarın duraksamaksız belirlenmesi noktasında, taşınmazın satış tarihindeki muhdesatlı ve muhdesatsız bedeli ayrı ayrı belirlenip, davalılara ödenen satış bedelinin de vergi ve masraflar düşüldükten sonra 684.932,50 TL olduğu dikkate alınarak, yukarıda açıklanan hesaplama yöntemine uygun, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli yeniden rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

3)Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. ( 6100 sayılı HMK m.114,1/d )
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 8 ve 28. maddelerine göre, her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir ve taraf ehliyeti, çocuğun sağ olarak bütünüyle doğduğu anda başlar, ölümle sona erer. Bu nedenle, ölmüş kişinin taraf ehliyeti yoktur.

Dava tarihinden önce ölmüş kişiye karşı dava açılamaz ve açılmış olan bir dava, o kişinin mirasçılarına tebligat yapılmak suretiyle , mirasçılara karşı sürdürülemeyeceği gibi, dava tarihinden önce ölmüş kişi adına da dava açılamaz.

Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde , ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. ( 4721 sayılı TMK m.28/1) Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Ölen tarafın mirasçılarına karşı veya onun mirasçıları tarafından davaya devam edilip edilmeyeceğinin tespiti için, bir ayrım yapmak gerekir. ( KURU, Baki, Prof. Dr. ; ARSLAN, Ramazan, Prof., Dr.; YILMAZ, Ejder, Prof., Dr.; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’ya Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 221)

Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılarına geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır; bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı ( veya mirasçıları tarafından) devam edilmesine imkan yoktur.

Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar , tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı ( veya mirasçıları tarafından) devam edilir. Bunlar malvarlığı haklarına ilişkin davalardır. Bu halde , ölen tarafın mirasçıları, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip ederler.
Taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir. ( 6100 sayılı HMK m. 55 )

Öte yandan; yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen tarafın vekili varsa ölüm ile vekalet ilişkisi de kural olarak sona erer. ( TBK m.43/1 , 513/1 ) Vekilin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir.

Somut olayda; davacılardan …’a ait nüfus kaydından, davacının yargılama sırasında 08/07/2018 tarihinde öldüğü, mirasçılarının yargılama aşamasında davaya dahil edilmeksizin, ölmeden evvel verilen vekaletnameye istinaden davacı … vekili ile davaya devam edilip, işin esasına girilerek yazılı şekilde, ölü kişi hakkında hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen göz önünde bulundurulmalıdır.

O halde , mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, öncelikle yargılama sırasında vefat eden davacı …’ın mirasçılık belgesi getirtilerek, mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılıp, mirası reddetmeyen mirasçılarının mecburi dava arkadaşı olarak yöntemince davaya katılımı sağlanmak, mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa terekeye temsilci tayin ettirmek suretiyle, taraf teşkili sağlandıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmaksızın, ölü kişi hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

4) Bozma nedenine göre, davalı … vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik diğer temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, dördüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Tag; Muhdesatın ortaklığın giderilmesiyle satılması

Canlı Destek
Whatsap Destek
Nasıl Yardımcı Olabiliriz?