Emekli Maaşından Kesinti yapan bankalar, genelde bazı tüketici kredilerinde, kişilerin kendi emekli maaşlarının tamamını teminat olarak göstermesi sebebiyle yapmaktadır. Bu durumda kredi kartı yada kredinin ödenmemesi üzerine banka tarafından kişilerin emekli maaşları bloke edilerek emekli maaşından kesinti yapmaktadır.
Daha önce verilmiş olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının aksine içtihat değişikliğine gidilmiş ve yeni tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile artık emekli maaşı, alınan krediye teminat olarak gösterilse bile gösterilen bu teminatın geçersiz olacağına hükmetmiştir. Böylelikle emekli maaşından kesinti yapan bankaların yapılan kesintileri iade etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Emekli Maaşı Teminat Olarak Gösterilse Bile Banka Tarafından Emekli Maaşından Kesinti Yapılamaz. Daha Önce Yapılmış Olan Emekli Maaşından Kesinti ‘lerin İadesi Gerekir
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/ 19-365 E., 2021 / 1661 K. ve 14.12.2021 tarihli kararında;
1. Taraflar arasındaki “emekli maaşından yapılan kesintilerin iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 5. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR: I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Garanti Bankası Karşıyaka Şubesi nezdinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) maaş müşterisi olduğunu, aynı zamanda davalı bankaya ait iki adet kredi kartı ile dört adet tüketici kredisi ve bir adet kredili mevduat hesabı bulunduğunu, bu hesapların eksi bakiye vermesi nedeni ile davalı banka tarafından müvekkilinin Ekim 2013 tarihli 1.946,10TL ve Kasım 2013 tarihli 1.965,80TL’lik maaşlarının tamamına; Aralık 2013 tarihli maaşının 575,55TL’lik kısmına bloke konularak bu tutarların müvekkilinin davalı banka nezdinde kullanmış olduğu tüketici kredileri geri ödemeleri ile kredi kartı borçlarına mahsup edildiğini, müvekkili tarafından açılan ve İzmir 4. Tüketici Mahkemesi’nin 2013/1189 E., 2014/1807 K. sayılı dosyasında görülen davada, emekli maaşı üzerine konulan blokenin kaldırılması ve bloke konulan maaşların tarafına iadesini talep ettiğini, İzmir 4. Tüketici Mahkemesince davanın kabulü ile, banka tarafından emekli maaşına konulan blokenin kaldırılmasına ve dava tarihinden sonra davacının Aralık 2013 tarihli maaşından tahsil edilen 575,55TL’nin davalı bankadan tahsiline hükmedildiğini, kararın kesinleştiğini, blokenin kaldırılmasına rağmen müvekkiline ait Ekim ve Kasım 2013 dönemlerine ait maaşların müvekkiline iade edilmediğini, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 5. maddesi gereğince müvekkilinin emekli maaşı üzerine konulan blokenin haksız şart olduğunu, ayrıca 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 Sayılı Kanun) 93. maddesi uyarınca maaşı haczedilemeyeceğinden haksız olarak bloke edilen bu maaşların müvekkiline iadesi gerektiğini ileri sürerek Ekim 2013 tarihli 1946,10TL ve Kasım 2013 tarihli 1.965,80TL olmak üzere toplam 3.911,90TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın Garanti Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğüne karşı açılması gerektiği hâlde Karşıyaka Şubesi aleyhine açıldığını, bu nedenle davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davacı ile imzalanan sözleşme uyarınca bankaya rehinli bulunan hesaptan takas mahsup işlemi yapıldığını, maaş haczi uygulanmadığını, bankanın alacaklarını takas ve mahsuba yetkili olduğunu, davacının bu durumu kayıtsız şartsız kabul ettiğini, bankanın yaptığı işlemin sözleşmeye uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İzmir 5. Tüketici Mahkemesi’nin 02.06.2015 tarihli ve 2014/596 E., 2015/620 K. sayılı kararı ile; İzmir 4. Tüketici Mahkemesi’nin 2013/1189 E., 2014/1807 K. sayılı dosyasının incelenmesinde, davacının …., davalının Garanti Bankası olduğu, davanın alacak davası olduğu, 01.10.2014 tarihli karar ile davanın kabulüne, davalı tarafından davacının emekli maaşı hesabı üzerine konulan blokenin kaldırılmasına, dava açıldıktan sonra davacının maaşından tahsil edilen 575,55TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği, kararın kesinleştiği, bu dosyada alınan bilirkişi raporunda davacının banka nezdinde Ekim ve Kasım aylarında yatan maaşlarının tamamına bloke konularak bu tutarların kredi kartına ve tüketici kredisine mahsup edildiği tespitine yer verildiği, davacının davalı bankanın SGK maaş müşterisi olduğu, davacının kredi kartı ve kredi borçları nedeni ile bankanın davacının Ekim 2013 tarihli ve 1.946,10TL miktarlı ve Kasım 2013 tarihli ve 1965,80TL miktarlı maaşlarına bloke konulduğu, taraflar arasında imzalanan tüketici kredisi sözleşmesinin ilgili maddelerinde müşterinin adına ve hesabına gelecek havaleleri kendisine ihbarda bulunmadan bankaya karşı herhangi bir borcu olduğu takdirde havale tutarı üzerinde bankanın rehin hakkı ve mahsup yetkisi bulunduğunu kabul eder şeklinde düzenleme yapıldığı, sözleşmenin ve sözleşmenin ilgili maddesinde düzenlenen takas mahsup talimatının standart olup içeriğinin davacının haklarını iyi niyet kurallarına aykırı olarak zedelediği, davacı aleyhine dengesizlik oluşturduğu, sözleşme ve talimat içeriğinin müzakere edildiği hususunun davalı banka tarafından ispat edilemediği, TKHK’nın 5. maddesi uyarınca haksız şart olduğu, tüketicinin maaşına bloke konularak borcu için takas ve mahsup yapılamayacağı, ayrıca 5510 Sayılı Kanun’un 93. maddesi uyarınca maaşın haczedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüyle 3.911,90TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 09.02.2017 tarihli ve 2016/117 E., 2017/947 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, davacının bankadaki mevduat hesabından yapılan tahsilatın iadesi istemine ilişkindir. Davacının davalı bankaya kredi kartından ve tüketici kredilerinden doğan borcunun bulunduğu ve kredi borcunun kararlaştırılan şartlara uygun olarak süresinde ödenmediği, bankanın da alacağına mahsuben davacının bankada bulunan maaş hesabından Ekim 2013 ve Kasım 2013 aylarında kesinti yaptığı, hesap üzerine bloke koyduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmelerin takas ve hapis hakkının düzenlendiği maddelerde davacı bankaya bu yetkiyi tanımış, ayrıca talimat da vermiştir. Kredi teminatı olarak maaş hesabından kesinti yapılmasına yönelik davacı kredi borçlusu tarafından bankaya verilen talimatın ve böyle bir kesintiye rıza göstermesinin haksız şart olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Mahkemece bu sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabul edilerek davanın kabul edilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle kararın davalı yararına bozulmasına, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. İzmir 5. Tüketici Mahkemesi’nin 12.09.2017 tarihli ve 2017/343 E., 2017/598 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının davalı bankanın emekli maaşı müşterisi olduğu somut olayda, davacının aynı bankaya ait kredi kartı, tüketici kredisi, kredili mevduat hesabının eksi bakiye vermesi nedeniyle banka nezdindeki emekli maaşı hesabından virman/takas/mahsup suretiyle ödeme yapılmasının borçlu tüketici tarafından kabul edildiği düzenlemesini içeren sözleşme hükümlerinin geçerli ve tarafları bağlayıcı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konuyla ilgili mevzuat hükümleri ve ilkelerin açıklanması gerekir.
13. Gerek 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) gerekse diğer kanunlarda cebri icraya ilişkin hükümlerin 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) öngörülen temel hak ve ilkelere ilişkin düzenlemelere aykırı olmaması gerekir. Bu anlamda özellikle, hukuk devleti, hak arama özgürlüğü, sosyal devlet, adil yargılanma ve hukukî dinlenilme hakkı, eşitlik ilkesi, ölçülülük ilkesi, insan onuru, yaşam hakkının ve kişiliğin korunması, ailenin ve çocukların korunması ve mülkiyet hakkı gibi temel hak ve ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir. Zira Anayasa’nın 2. maddesinde Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralı olduğu ve Kanun’ların Anayasa’ya aykırı olamayacağı; 5. maddede de devletin amaç ve görevleri arasında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu açıkça hükme bağlanmıştır (Topuz, Gökçen: 5510 Sayılı Kanunda Öngörülen Emekli Aylığının Haczedilmezliği Kuralı ve Bu Kuralın Anayasaya Uygunluğu Üzerine Düşünceler, AÜHFD., 65. cilt, 4. sayı, 2016, s. 3019).
14. Alacaklının, borçlunun mal varlığından tatmin edilmesi ilkesi takip hukukunda asıldır ve bu ilkenin sınırları da kanunla çizilmiştir. Bu bağlamda Kanun koyucu, gerek İİK gerekse bazı özel Kanun’larda haczedilemeyecek veya yalnızca bir bölümünün haczi mümkün birtakım mal ve haklar öngörmüştür. Amaç, borçlu ve ailesinin mutlak yoksulluğa düşürülerek ekonomik varlığını kaybedip, Devlet yardımına muhtaç hâle getirilmesine engel olmaktır (Kuru, Baki.: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, 2.b., İstanbul 2016, s. 186).
15. Takip hukukunda sorumluluk kural olarak şahsi emeğe değil mala yöneliktir. Dolayısıyla borçlu iktisadi ve sosyal açıdan varlığını sürdürebilmek için şahsi emeğini ortaya koyarak bir gelir elde etmişse bunun üzerine borcun tamamı kadar haciz koymak Anayasa’nın 17. maddesindeki “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” düzenlemesine aykırılık teşkil edecektir (Yavaş, Murat: Maaş ve Ücret Haczi, TBB Dergisi, Sayı 84, 2009, s. 94).
16. Bu anlamda Kanun koyucu birtakım mal ve hakların haczedilemeyeceğini kararlaştırmıştır.
17. İcra ve İflas Kanunu bu konuda kısmen veya tamamen haczedilemezliğe ilişkin bir ayrıma gitmiş ve kısmen haczedilemeyen mal ve hakları 83. maddede;
“Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilâma müstenid olmayan nafakalar, tekaüd maaşları, sigortalar veya tekaüd sandıkları tarafından tahsis edilen iradlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra müdürünce lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir.
Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez.” şeklinde düzenlemiştir.
18. Kanun’un “Önceden yapılan anlaşmalar” başlıklı 83/a maddesi hükmüne göre ise “82 ve 83. maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.” Önceden feragatin geçersizliğinin nedeni, borçlunun hacizden önceki bir dönemde böyle bir anlaşmanın sonuçlarını ve hacze gelindiğinde kendisine yükleyeceği yükün ağırlığını tahmin edemeyeceğinin varsayılmasıdır. Bu hâlde, borçluyu bizzat kendisine karşı koruma gereği vardır (Kılıçoğlu, Evren: İcra Sözleşmeleri, İstanbul 2005, s. 130).
19. Bu maddeyle, borçlu ile alacaklının hacizden önceki dönemde aslında haczedilmemesi gereken mal veya hakkın haczedilebileceği konusunda yaptıkları sözleşmelerin geçerli olmayacağı düzenlenmiştir. Anılan düzenleme sadece icra takibinin kesinleşmesi sonrası bu yönde yapılan sözleşmeleri değil, icra takibi yapılmadığı durumlarda da sözleşmelere borçlunun haczi mümkün olmayan mal veya haklarına bloke konulması ve kesinti yapılması sonucunu doğuran muvafakatlerin de geçersiz olacağına ilişkin emredici bir hüküm niteliğindedir.
20. İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinde ise, tamamı haczedilemeyen mal ve haklar düzenlenmiş olup bu hükümdeki mal ve haklar borçlu ve ailesinin yoksul kılınıp sonuçta Devletin sosyal yardımına muhtaç bırakılmaması ve borçlunun ekonomik varlığını devam ettirebilmesi düşüncelerine dayanılarak haczedilemez olarak kabul edilmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre “mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar” haczedilemez.
21. İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir [İİK, m. 82/ son (ek fıkra 02.07.2012 tarihli, 6352 Sayılı Kanun, m. 16)].
22. İcra ve İflas Kanunu’nun 82/1. maddesinde belirtilen özel Kanun’larında haczedilemeyeceğinin kararlaştırıldığı hak ve alacaklardan biri de 5510 Sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Buna göre sigortalılara ve hak sahiplerine bağlanan gelir, aylık ve ödeneklerin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 88. maddeye göre tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez (5510 s. K., m. 93/1).
23. Anılan maddenin devamına 18.02.2009 tarihli ve 5838 Sayılı Kanun’un 32. maddesiyle; “Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” ibaresi eklenmiştir. Bu hüküm ile icra takibinin kesinleşmesi sonrasında takip alacaklısının borçlunun emekli maaşı üzerine haciz konulması talebinin kabul edilebilmesi, borçlunun muvafakati şartına bağlanmıştır. Borçlu hacze muvafakat etmez ise haciz talebi reddedilecektir.
24. Gelinen aşamada bu hükmün konuluş amacı irdelenmelidir.
25. İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesine eklenen ve yukarıda 21. bentte bahsi geçen düzenleme öncesi dönemde; İİK’nın 79. maddesi hükmüne göre icra memurlarının haciz talebine konu mal veya hakkın haczinin mümkün olup olmadığını denetleme imkânı bulunmadığından SGK gelir, aylık ve ödenekleri de haczedilmekte, sonrasında takip borçlularının haczedilemezlik şikâyetleri icra mahkemeleri önüne taşınıp Kanun’un açık hükmü gereği emekli maaşları üzerine konulan haciz kaldırılmaktayken; gerek Kurum gerekse icra daireleri ve mahkemeleri nezdinde gereksiz iş yüküne neden olan bu duruma son vermek için 5510 Sayılı Kanun’un 93/ son düzenlemesi getirilmiştir. Söz konusu hüküm icra takibinin kesinleşmesinden sonraki aşamayla ilgili olup kıyas yoluyla takip ve haciz öncesi dönemdeki sözleşmelerle borçlunun emekli maaşına kredilerin ödenmesi amacıyla bloke konulmasına veya kesinti yapılmasına yönelik verdiği muvafakatlere uygulanamaz. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli ve 2017/ (13)3-1980 E., 2021/829 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
26. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, davalı bankanın SGK maaş müşterisi olup, davalı bankaya ait kredi kartı, tüketici kredisi ve kredili mevduat hesabı bulunmaktadır. Davacı, banka ile imzaladığı tüketici kredisi ve bankacılık hizmetleri sözleşmesi uyarınca, banka nezdinde aldığı emekli maaşından takas ve virman suretiyle tahsilat yapılmasına muvafakat etmiştir.
27. Davacının banka nezdindeki hesapların eksi bakiye vermesi üzerine davalı bankaca, sözleşmelerdeki bu düzenlemeden hareketle emekli maaşına bloke koyarak borcuna mahsup etmiştir. Ne var ki İİK’nın 83/a maddesi gereğince haczedilemezlikten önceden feragat geçersiz olup sözleşmelerin imzalanması sırasında takas ve mahsup yönünde verilen muvafakat da geçerli sayılmaz. Bu nedenle, direnme kararındaki bu yöne ilişkin kabul haklı ve yerindedir.
28. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, eldeki davada takip aşamasına geçilmemiş olduğundan İİK hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, uyuşmazlığın bu nedenle sözleşme ve tüketici hukuku hükümleri çerçevesinde çözümlenmesinin gerektiği, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde emekli maaşını garanti göstererek kredi kullanan ve bu suretle başka bankalara olan borçlarını kapatarak ekonomik fayda sağlayan ancak sonrasında borcunu ödemeyen tüketicinin maaşından kesinti yapılmasının hukuka uygun olduğu, taraflar arasındaki sözleşmelerde kararlaştırılan takas ve mahsup düzenlemesinin haksız şart niteliği taşımadığı, aynı hususların Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2018 tarihli, 2017/13-2899 E., 2018/420 K. sayılı kararında da benimsendiği, bu nedenle Özel Daire kararının yerinde olduğu ve direnme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
29. Diğer taraftan gerekçeli karar başlığında, dava tarihi 04.12.2014 olduğu hâlde 12.05.2017 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
30. Ne var ki, Özel Dairece miktar yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararı yerinde olup, davalı vekilinin miktara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 11. Hukuk dairesine gönderilmesine,
6217 Sayılı Kanun’un 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.12.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile kesin olarak karar verildi. (¤¤)
TAG; Emekli maaşından kesinti